Friday, February 11, 2011

51-56: Cumartesi'ye kadar ileri sarip, sonra Carsamba'da kalalim

Subat 3-6 Persembe-Carsamba

Persembe veya Cuma pek bir sey olmadi. Bunu soylemekten de yoruldum. Ama Amerika'daki profesorumle konusmama gore yakinda asil pesinde oldugum roportaji yapiyor olabilecegim. Her neyse, Misir ve civarindaki ulkelerde olanlari bitenleri takip ediyorum elbette, hatta bunun icin ayri bir giris uzerinde daha calisiyorum simdi. Turkce blog'u ihmal etmis oldugum icin cok daha mutlu degilim, Tiberias gezisi yazisini da epeyce geciktirdim tabii. Planlanmamis, surpriz bir yolculuktu bu. Ofiste bir seyler uzerinde calisiyorlen Timo iyi haberler vermek icin beni aradi. Ertesi gun, yani Cumartesi koy arabasini alip once Julia'yi Ben Gurion Havalimani'na birakacakmisiz. Araba kullanmak burada hep keyiflil oldu fakat bu kez araba bize ful depo veriliyor. Tum gun bize ait olacak, nereye istersek gidebilecegiz. Ful depo surpriz oldu elbette. Ufak bir ulke burasi, bir uctan bir uca bir gunde, ve gunu bitirmeden gidip gelebilirsin. Olu Deniz akla ilk gelen yer oldu fakat Tel-Aviv'in tersi yonunde oldugu icin bir sonraki geziye erteledik onu. Onceliklerimiz dolayisiyla kuzeye gitmeye karar verdik. Golan Tepeleri ve Tiberias mesela. Ve kuzeyde yol bizi baska nereye gotururse. :p

Ertesi gun oglen yemegim icin kendime hafif bir sandvic hazirladim, birkac elma ve muzu da yol icin yanima aldi. Parami bir sure daha cebimde tutmaya kararliyim. Havalimanina keyifli bir yolculuk oldu. Hava yagmurlu ve biraz soguk ama cok da umursamadik. Julia ayriliyor oldugu icin uzuldum, geziye katilmasi cok guzel olurdu. Ben Gurion sonrasi arabada ben, Timo, Leah ve Laila kaldik. Uc Alman ve bir Turk. Arabada bir harita vardi fakat tamamen Ibranice. Harita oldugunu anlamamizin tek sebebi, haritaya benziyor olmasiydi. Ama kadimlerin dedigi gibi, cok yasa I-phone ve gps ozelligi. Ve tabii Leila. 5 aydir Israil'de ve epeyce gezmis, gectigi yollari da hatirliyor! Araba otomatik olmasina ragmen surus cok keyifliydi. Arap istasyonlar dahil tum radyo kanallarini denedik, bolca kikirti, kahkaha, bol meyve ve sakalar. Tiberias'a varmamiz bir saati buldu. Guzeller guzeli, sakin Kineret yani Celile Denizi'nin kiyisinda eski bir kent Tiberias. Celile, Isa'nin yuzeyinde yurudugu soylenen deniz. Kent deniz seviyesinin 300 metre altinda, ogrendigimize gore dunya uzerindeki en alcakta bulunan kentlerden biridir. Belki de bu yuzden Tel-Aviv'deki havayla karsilastirildiginda sasirtici derecede sicakti. Roma Imparatoru Tiberius'un ardindan bu isin verilmis kente, Yahudilik'in kutsal sehirlerinden biri. Romalilar, Hacli Seferleri, Osmanlilar, Ingiliz Mandasi ve son olarak da Israil devleti egemenligine girmis. Ne yazik ki pek cok deprem, su baskini ve yagma sonunda goz alici tarihinden geriye fazla bir sey kalmamis. Osmanli hakimiyeti sirasinda sehrin Yahudi nufusu cogunlugu olusturuyora benziyor. Simdi de oyle. Sevgili arkadasim "wiki"ye gore de 1930lar'in sonlarina kadar Yahudi-Arap iliskileri cogunlukla iyimis, Ingiliz mandasinin Arap nufusu kentten tahliye etmesine kadar (nufusun neredeyse yarisi demek bu), o zamanin Yahudi askeri gucu Haganah dahi buna sasirmis.  Haganah ve Yahudi polisi, Yahudi yagmacilarin Arap mulklerine saldirmasini engellemeye calismislar ve fakat 1949'da cogunlugu Arap pek cok ev, dukkan yikilmis. Tiberias'la ilgili bir belgesel izledim ama detaylarini burada paylasabilmek icin bazi bolumlerini tekrar izlemek gerekebilir.

Her neyse, benim gozumde deniz ve okyanus herseyi guzellestiriyor, ve Celice cok ama cok guzel. Guzelligini ciddi sekilde tehdit eden cevresel sorunlara ragmen. Wiki diyor ki, "yukselen su talebi ve kuru gecen kis mevsimleri Celile'yi tehlikeye sokmus ve su seviyesini tehlikeli boyutlarda azaltmistir. Celile Denizi, altindaki tuzlu su akintilari ve ustten baski yapan tatli su yuzunden geri donussuz bir asiri tuzlanma tehlikesinde." Gidon Bromberg'in de bana soyledigi gibi, ufak ulkeler, kisitli kaynaklar, ulkeler ve toplumlar arasinda cok az isbirligi. Doga bizim adimiza faturayi oduyor.

Sabat oldugu icin dukkanlarin cogu kapali, sehir sakin, sessiz, ve toplu tasima sikintilari harici benim bu sukunete bir itirazim zaten yok. Tiberias'ta cok da fazla vakit gecirmedik. Saat 2 civarlarinda Golan Tepeleri'ne dogru surup arabamizi, Kineret'e tepeden bakmak istedik. Gamla Dogal Parki'ni bulmamiz biraz vakit aldi, yol tabelasi oldukca ufak. Ne var ki vardigimizda parkin kapanmasina 5 dakika vardi, dolayisiyla kapidan ileri gidemedik, fakat yine de burada bir sure vakit gecirip, deli ruzgara karsi foto cekmeyi de bildik. Facebook'tan gorenler bilirler. Gamla sonrasina bir plan yapmamistik dolayisiyla Golan Tepeleri'nden Celile'ye dogru bakabilecegimiz, uygun bir nokta bulana kadar gezindik yollarda. Buldugumuz yerde, ruzgara ragmen buyuk bir keyifle, agzimiz acik manzaraya daldik. Gunes isiginin su uzerindeki hali goz yasartici.  

Ruzgar ve tum gun yurumek sonrasinda bitap dustuk, eve uzun bir yolumuz var. Aslinda tam olarak da planlanmis bir sey degildi fakat spiral gibi dolanarak asagi inen bir yolla Urdun sinirina vardik. Ben boyle cok viraj, boyle deli viraj gormedim, belki gordum ama babam caktirmadi bize, ama ilk kez ucurum kenarindan iki ulkeyi ayiran sinira dogru araba surdum. Timo mayin uyari tabelasi bulmanin hevesiyle arabayi durdurttu bana. Cikip manasizca foto cektik. Hala tek parcayiz zira akilli oldugumuz icin citin diger tarafina gecmedik. Sinirlarin uzerimde tuhaf bir etkisi var, havayollarini bu yuzden seviyor olabilirim. Sinirlar, kotu insanlar ulkeye girmesin diye var, bazen hapishane siniri olarak "kotu" insanlari toplumun geri kalanindan ayirmak icin var, kurallari, sahipligi vurgulamak, baskalarinin da topraga "sahip" olmasina saygi gostermek icin var. Bu sebeplerin hepsi saygi deger olmasa da. Sinir bir hak olarak goruluyor.

Hatirlanacagi gibi oglen yemegini evden getiren bir tek bendim, dolayisiyla ev arkadaslarimin yemek yemesi icin yol uzerindeki Bet Gabriel'de durakladik. Burasi bi rtiyatro, sanat galerisi, ve restoran. Yakinlarinda bir Lubnanli falafel yeri var, hep birlikte oraya gittik ki bizimkiler falafel yesin. Donus yolunda guzel istasyonlar buldum. Araba nufusunda uyumayan bir tek bendim galiba. Eve vardigimizda saat coktan 7 olmustu, kulaga erken gelmis olabilir fakat cok uzun bir gundu. Niye bu kadar uzun surdu bunu postalamam bilmem ama boyle iste. Persembe gunu, (yani aslinda dun) Gidon Bromberg'le Tel-Aviv'de bulusmak uzere sabahin korunde uyanmam gerekiyor. Yani bu da dun oluyor. Dunun nasil gectigini de bu aksam yazarim artik. Gunler, saatler iyice sasti nasilsa.

No comments:

Post a Comment