Monday, January 31, 2011

47. Gun: Yeniden Tel-Aviv...

Simdiden 47 gun oldu, inanilmaz. Zaman su gibi dogru. Bunu da demisken, bu Pazar, yani dun enfes ve dolu dolu gecti. Tum gunlerimin boyle olmasini dilemistim heyhat!

Erkenden uyandim Pazar gunu, fakat iyi bir uykuk cekemedim kafamda istem disi Pazar gununu planladim. Zihnimin bana boylesi bir iskenceyi neden cektirdigini bilmiyorum ama genetik bir sorun oldugundan supheliyim. Annemin genel uykusuzluk sebebidir kendisi. Niye uyuyamadin anne? "Ya aklima bir sey takildi..." Genetik olmasi kuvvetle muhtemel. Neyse, uykuda kusursuzca planlanmis bir gun oldugu icin cabucak ve motomot sabah yolculuga dair islerimi bitirdim ve ilkokula gelen okul servislerinden biriyle Ramla'ya dogru yola ciktim. Soforun adi Faiz. Beni Ramla yakinindaki Lod'a birakacagina soz verdi. Ramla istasyonu calismiyor malum. Dedim bizde faizin anlami budur, dedi olur mu gunah, faiz Arapca'da cennetlik demek. Veya oyle bir sey. Yol boyu yagmur, keyifli bor sohbet derken Ramla'da Faiz dedi ki "Bak 4 saniye icinde cok sasirabilirsin." Hayirdir derken bizimki camin onune pendik kadikoy diyen minibus levhalari gibi tabii Ibranice bir sey takti. Aninda sanki atmosfer okul servisinden minibuse donustu! Faiz koltuk dosemeleriyle ayni kadife cicekli kumasla kapli minik cekmecesinden bir kese dolusu bozuklugu cekmecenin uzerindeki cukur bolume bosaltiverdi. O anda bunu bilmis gibi yoldan biri elini kaldirdi, bizi durdurdu. Faiz dolmus soforu oldu. Onde oturdugum icin sol ve sag omuzdan epeyce durtuldum parayi sofore uzatmam icin. Tabii isin bir de para ustunu geri gondermecesi var. Orta Dogu. Neyse, dolmus yolculari arasinda boyle isbirlikleri, dayanismalar malum bilinir, birbirlerine olabildigince kibarlar tabii. Otobus ve trene binen ve inenler gibi degiller. Insanlarin, ozellikle de benim gibi cabuk nem kapan, uyuz olanlar icin goze batar oranda kabaliklari var. Her neyse, sehre gelir gelmez hemen hostelime gittim. Hayarkon 48. Nefis. Akdeniz'e sifir. Buyrun oda balkonundan manzara:


Gidon Bromberg'le gorusmem oglen 1'de ve Tel Aviv buyuk bir sehir degil kesinlikle fakat randevuya gecikmektense Friends of the Earth ME (Orta Dogu Dunya Doslari diye Marsca bir ceviri yaptim) civarinda dolanmayi tercih ederim. Odaya yerlestim ve bir saat icinde yola koyuldum. Hayarkon caddesine inen Allenby caddesi uzerinde istemedigin kadar fotografci var, sehre ilk geldigimde caresizce aranmis bir tane bile bulamamistim. Bir tane sahane antika fotograf makinesi dukkani, bir de eski antik fotolar satan ve sergileyen, belli ki babadan kalma koleksiyoner birilerine ait bir baska dukkan. Kameraci kapali, fotocu acikti ama benim vaktim yoktu, iceri dalamadim. Adres not edildi, bir dahaki sefere bakilacak iceri. Kapidan gorebildigim, pek cok 1. ve 2. dalga siyonistlerin fotolari, aralarda Araplar ve Yahudiler konseptli bir seyler. Ilginc malzemeler ve hikayeler cikacaktir eminim. Ve fakat bir de yasli, uzun beyaz sakalli, ince yuvarlak tel gozluklu ve guleryuzlu bir Yahudi'nin ve oglunun islettigi, eski mi eski bir tip matbaa da yol ustundeydi. Icerisi mis gibi kagit ve uhu kokuyordu, yol sorma bahanesiyle daliverdim. Cok merkezi  bir yerde oldugumdan, Dunya Dostlari'nin ofisinin bulundugu eski otobus gari bolgesine 15 dakikada variverdim. Randevuya 35 dakika var diye dolanayim dedim mahalleyi. Eski gar denen yer, rengi turuncuya kacmis, terk edilmis, yikik dokuk binalardan olusan bir arazi. Biraz daha yuruyunce trafige kapali carsimsi bir alana geldim. Cogunlukla siyah Yahudiler ve/veya siyah gocmenlerin bulundugu bir mahalle. Adim basi bul karayi al parayi oynatiyolar, veya 3 kapali bardagi el cabukluguyla masada oraya buraya kaciran eller, gosteriyi izleyenlerin dikkatine ve cuzdanlarina meydan okuyor. Dukkanlar fazla is yapiyora benzemiyor. Arada beyaz Yahudi tuccarlar da var, dukkan sahibi. 

Devam edelim. Gorusme sahane gecti; hepi topu bir saatimiz vardi fakat bi suru seyden konusma firsatimiz oldu. Genel anlamda bolgedeki cevre krizleri, cevre korumasinin faydalarinin niceligi, Israil'deki Cevre Bakanligi ile her iki tarafin su otoriteleri, Good Water Neighbor (yani Iyi Su Komsulari) Projesi, sinirlar sinir otesi isbirliginin politik karmasaya etkisi, kirlilik problemini cozmekte hukumetlerin nicin basarisiz olduklari, Filistin Su Sektoru onundeki engeller ve kisitlamalar, Israil'in, Filistin Otoritesi ve Su Otoritesi'nin sorumluluklari, Israil'de suyun ozellestirilmesi, Turkiye ile gecmisteki calismalari ve Turkiye Israil iliskileri konustugumuz konu basliklari. Simdi roportajin desifresiyle mesgulum, bitince Turkce'ye de cevirecegim ve burada da yayinlamis olacagim. Bu arada Turkiye'den bahsederken ortaya cikti ki daha once Tema'yla bir isbirlikleri olmus. Eski baskani benim amcamdir deyince cok sasirdi. FOEME Uluslararasi Danisman Komitesi genel sekreteri Robert T. Cole da bize katildi. cok sevimli bir adam. Baglantida kalacagiz diye sozlestik. 

Sohbetimiz sirasinda Gidon Bromberg bu ay icinde Bati ve Dogu Kudus arasinda baslattiklari yeni Iyi Su Komsusu projesinden bahsetti. Subat'in 10'unda projeye dahil bolgeleri gezilerinde onlara ben de katilacagim. Harika degil mi? Univesity of Miami'deki Uluslararasi Medya Merkezi'ne Kudus projesiyle ilgili onerimi yazmaya basliyorum. Bu su projesi ozellikle cok guzel bir hikaye. Iyi Komsu, enfes ve sonuclari kimsenin inkar edemeyecegi kadar elle tutulur seyler. Pek cok basari hikayesi var 10 yili askin bir suredir devam eden projenin. Dunyanin baska bolgelerinde de ornek alinmaya baslanmis, mesela Bosna'da baslatilmis. Ingilizce'sine bakarim diyen icin goz atmaya deger bir link:

Gorusmeden sonra Miami'de tanistigim Israilli film ogrencisi/hocasi Pablo Utin'le bulustum. Eski otobus duragindan Dizengoff Merkezi'ne, Rothchild Caddesi uzerinden King George'a kadar enfes bir rotada yurudum. Tel-Aviv'in ozellikle de bu bolgesi Istanbul'a cok ama cok benziyor. Ne garip. Pablo'yla 2'den sonra bulustugumuzda benim karnim zil caliyordu, dolayisiyla beni buraya geldigimden beri yedigim en iyi falafelin mekaniyla tanistirdi Pablo. Aslinda yedigim seyin adi sabih, Irak'a has bir seymis. Bildigin pide ekmeginin icine bol tahin (tatli degil), falafel, kozlenmis patlican, salata ve dogranmis rafadan yumurta. ACAYIP guzel bir sey. Ustelik de cok ucuz, sadece 12 Sekel. Sehir ahalisinden birinin goturecegi yer de kotu olmaz zaten. Neyse, pek cok seyden konustuk, buradaki projeleri, Israil'deki akademinin durumu, Miami'ye tasinma planlari, Neve Shalom'da yapacak oldugum Moving Image Lab Israil ayaginda benimle calismasi vs uzerine. Moving Image Lab icin Ajami filmini dusunduk. (http://en.wikipedia.org/wiki/Ajami_(film)) Benim aklima da iyice yatmaya basladi ne yalan soyleyeyim. Akademiye gelince. Hareketlenmis bir film sektorune ragmen anlasilan diger bolumlere gore universitelerdeki film bolumleri bir akademisyen icin cok da kariyer hayali kurduracak yerler degil. Cok az is imkani var ve eski hocalar canlari pahasina pozisyonlarina yapismislar. Yani gelen genc kadroya yer yok. Kolejimsi ama universite olmayan okullarin film bolumleri var, istersen oralarda ders anlatiyorsun, veya ulkeyi dolanarak ayni dersi bir suru universitede ogretim gorevlisi olarak, kadro hayalleriyle anlatiyorsun. Bu arada prof olsan dahi, alacagin maas seni Tel-Aviv'de yasatacak gibi degil. Uzucu ve aslen sasirtici. Gezici profesor fikri ise ilginc.

Enfes bir oglen yemeginin ardinan Pablo beni kuaforune goturdu. Sacimi kestirmem lazimdi. Pablo'nun tipik Israilli kuafor diye tanittigi mekana giderken yolda Rabin Meydani'ndan gectik. 1995'de Yitzhak Rabin'in olduruldugu meydan. Cinayetin islendigi mahalde yere cakili yuvarlak metaller var. Rabin, suikastci ve Rabin'in guvenlik gorevlilerinin olay sirasindaki yerlerini gosteren noktalar. Suikastci ile Rabin arasindaki kol boyundan kisa mesafeyi fark edince olayin gerceklesmis olmasi cok inanilmaz geliyor. Asagida bu metal isaretler ve suikastin bozuk bir goruntusu var:

Took this photo and the caption from somebody else's blog post: "The circle closest to you is where Yitzhak Rabin was standing when he was murdered.  The one directly behind it, looking forward, is where the assassin stood.  ALL the other circles are security people's positions."


Pablo'nun anlattigi gibi gayet sevimli bir kuafor sacimi kesen ve ismini hatirlamadigim kisi. Minicik bir dukkan, iki kuafor. Sac kesimi bence guzel oldu, simdiden iki kisi Nikita'ya benzetti bile. ;) Guzel bir sohbet oldu. Kuafor en az benim kadar konuskan, ustune misafirperver. Sohbet konularindan biri de Israil'de askerligin zorunlu olup olmamasi gerektigi. Sean'la hemen her aksam bazen saatlerce tartistigimiz politik konulardan biri. Ben zorunlu olmamali, o olmali diyor. Biz de benim olabildigince cok kisiye bu soruyu yonlendirmeme karar verdik. Kuafor ilk orneklemim. :) Ona gore askerlik zorunlu olmali ama yalnizca 6 veya 8 ayligina. Bunun haricinde isteyenler 3 yillik icin gonullu olabilirler. Boylece her askere alinanin 3 yil hizmet vermesi ve ordunun %30'unun hicbir sey yapmadan bu sureyi gecirmesinin verdigi maddi zarar olmayacak, ordu hala guclu, askerler her daim bir saldiriya hazir olacaklar. Neyse. Boyle. Pablo'yla tekrar gorusecegiz ve film gosterimi detaylarini konusacagiz.

Hostel'e kostur kostur gidip, uzerimi degistirip, hemen Suzanne Dellal'deki GAGA dersine gitmem gerekiyordu. Hostel'de cogunlukla Amerika'dan gelmis insanlarla tanistim. Yuruyecektim ama gecikmeyi  goze alamadigim icin minibuse bindim. Buraya ilk geldigimde ana binadan gecip diger taraftaki avluya ve bahceye gecmemistim. Cok guzel bir gece ve isiklandirmayla eski dans merkezi binasi cok guzel gorunuyor. Iceride muhtemelen 20 veya biraz daha fazla kisi var. Ders oncesi hoca beni ve diger yeni ogrenciyi kenara cekti. Bilgi vermek amacli olacagi soylenmisti. Soyledigi tek sey "Dersin sonuna kadar durmayin, yavaslayabilirsiniz ama durmak yok." Dersi simdiden sevdim. Etrafta bunca insan varken bedenimin tuhaf hareketler yapip kendini salmasina alismam birkac dakika aldi sadece. Sonrasi buyuk keyif ve cok iyi bir idman. Onu karsilastiracak birini henuz taniyor olsam da bence gaga hocasi gayet basariliydi. Komutlarinin cogunun spontane oldugunu hissettim. Bu gecenin konsepti ates toplari. Komutlar "ayak kemikleriniz yok, ayaklariniz oyle yumusak ki her yone kivirabilirsiniz onlari", "zemin cok cok sicak, yaniyor!", "hayir, aslinda yanan ayaklariniz, iclerinde minik ates toplari var," "ates toplari dizlerin arkasinda, yok simdi yine ayakta", "kaburgalarin icinde, koltuk altinda, armak uclarinda, dirsekler daire ciziyor one arkaya, bedeninde deprem oluyor, ates toplari kalcalarda", "kurek kemigi bedenden kopmak istiyor", "dizler yapisik ama legen kemiginde kocaman bir ates topu var," gibi gibi. Bir bucuk saat bu devam etti, surekli hareket, bir biri uzerine eklenen hareketler. Enfes bir idman sonrasi hostele geri yurumek istedim, deniz havasinin da keyfini cikarmak icin. Aslinda ruzgar da var, fakat usuten bir ruzgar degil, oynuyor seninle sanki, dikkatli ama kuvvetli carpiyor.

Aksam artik 8 bucuk civari. Yolda bakkaldan yogurt ve muz aldim. Odaya cikip biraz bir seyler okuyup hemen yataga girdim. Sabah 6'da uyanip erkenden Neve Shalom'a donmem lazim. Parti canavari insanlar bir sure rahat vermedi ama bir sure sonra deniz sesine dala dala kendimden gectim. Pazar gunu de bitiverdi.

No comments:

Post a Comment